Uzun süredir gerçekleştirdiğim araştırmalar ve okumalar sonucunda, dünyaya ve yaşanan gelişmelere bakış açım önemli ölçüde değişti. Küresel çapta siyasi, ekonomik ve sosyal olayların karmaşası içerisinde, birey olarak benliğimizi kaybetmeden neyi nasıl yapmamız gerektiğini netleştirmemizin son derece önemli olduğuna inanıyorum.
Bu görüşümü açıklamak adına dünyadaki güncel durumu kısaca analiz etmek istiyorum. İlk olarak Amerika Birleşik Devletleri'ni ele alırsak, güçlü ve büyüyen ekonomisine rağmen devasa boyutlara ulaşmış bir dış borç sorunu mevcut. Bunun yanında, NVDA gibi şirketlerin otonom şehirler üzerine, Google'ın giyilebilir teknolojilere, Meta'nın ise akıllı gözlükler üzerine yaptığı çalışmalar, teknolojik ilerlemelerin hızını gösteriyor.
Diğer taraftan Çin, dışarıya kapalı ama işleyen bir sistem olarak dikkat çekiyor. Fedakârlıklar ve disiplin üzerine kurulu bu sistem, ambargolar ve ticaret savaşları nedeniyle sürekli baskı altında kalmasına rağmen üretim tutkusu hiç azalmadan devam ediyor. Çin'in özellikle kuantum teknolojileri alanındaki büyük yatırımları, geleceği şekillendirecek önemli adımlar olarak öne çıkıyor.
Avrupa'ya döndüğümüzde ise yaşlanan nüfusunun getirdiği sorunlarla karşı karşıya kalan, hem üretim hem de tüketimde geride kalmış bir kıta görüyoruz. Avrupa'nın teknolojik yeniliklerdeki yavaşlığı, gelecekteki rekabette önemli dezavantaj oluşturabilir. Özellikle yapay zekâ ve kuantum teknolojilerinde, Çin ve ABD gibi devlerin arasında kalan Avrupa'nın durumu oldukça kritik.
Gelişmekte olan ülkeler olarak Hindistan ve Afrika kıtası önemli bir potansiyele sahip olmalarına rağmen, küresel arenada daha belirgin şekilde kendilerini gösterebilmeleri için önlerinde en az beş yıl olduğu açıkça görülüyor.
Son olarak Türkiye'ye baktığımızda ise, genç nüfusu ve potansiyeline rağmen siyaset ve ekonomik sorunların arasında sıkışmış bir ülke görüyoruz. Toplumun büyük bölümü ekonomik üretim yerine tüketim odaklı yaşarken, yaşanan iç çatışmalar ve siyasi gündemin yoğunluğu ülkeyi sürekli bir çıkmaza sürüklüyor.
Bütün bu farklı tabloları aynı anda görmek ve değerlendirmek, hem geleceğe dair olumlu beklentiler içinde olmamızı sağlarken hem de karamsarlığa itebiliyor. Bir tarafta teknolojik gelişmeler ve vizyon sahibi insanların çalışmaları umut verirken, diğer tarafta sefalet, cehalet ve etkisiz liderlik sorunları geleceği bulanıklaştırıyor.
Her şeye rağmen, teknoloji, siyaset, ekonomi, felsefe, yazılım, hukuk gibi birçok alanda okumalar yaparak, gelecekte karşılaşabileceğimiz zorlukları öngörmeye ve bu belirsizlik içinde en uygun seçenekleri belirlemeye çalışıyorum. Bu yazıda, genel düşüncelerimi sade ve açık bir şekilde paylaşmak istedim. Okuyan herkese teşekkür ederim.